Çay… Nice efsanelere konu olmuş geçmişiyle, diyar diyar gezerek günümüze kadar ulaşan büyülü sıvı… Uğradığı her durakta iz bırakarak, farklı kültürlerce içselleştirilerek yolculuğuna devam eden, ettikçe de adına has kendi kültürünü müjdeleyen…
Çayın anavatanı: ÇinÇayın memleketi olan Çin’de, çay üretimi ve içimi, birkaç bin yıl öncesine dayanıyor. Yeşil çay, kırmızı çay, Wulong çayı, çiçek çayı, beyaz çay ve sarı çay Çin’de içilen başlıca çay çeşitleridir. Sağlığa ve bazı hastalıkların tedavisine yararlı olan çaylar, aynı zamanda insanın ruhunu da dinlendirir. Çin’de çay misafirlere en çok ikram edilen içecektir.
Çin’in çay sanatı, tüm dünyaca biliniyor. Çin’de çay kültürü hakkında çok eski yazıtlar var. Çin çayı, M.S 1. yüzyılda hüküm süren Batı Han hanedanı döneminde yabancılara tanıtıldı. Batı Han’ın Wudi İmparatoru’nun emriyle Güneydoğu Asya’ya giden Çin elçisi, beraberinde altın ve ipeğin yanı sıra çay da götürmüştü. Güney-Kuzey hanedanları dönemine gelindiğinde, Çin çayı, ipek ve porselen ile birlikte Anadolu’ya ihraç edildi. Tang hanedanı döneminde çay tohumları, bir Japon Budist rahibi tarafından Japonya’ya götürüldü. Daha sonraki dönemlerde dünyanın birçok ülkesi, Çin çayıyla tanıştı ve çay ağaçları yetiştirmeye başladı. Çay artık tüm dünyada popüler olan bir içecek haline gelmişti.
Aynı kalitedeki çay, farklı su, çay takımı ve demleme yöntemi ile farklı tatlar verir. Çin’de eskiden beri, çayın demlenmesine önem veriliyor ve çok önemli deneyimler elde edildi. Çayın tadının tam olarak çıkarılması için farklı çayların farklı özelliklerinin ve bilimsel demleme tekniğinin bilinmesi gerekiyor.
Çinliler çay içerken çayın tadını çıkarmaya öncelik veriyor. Çayın tadını çıkarmak, bu çayın kalitesinin tespit edilmesi kadar önemlidir. Yoğun çalışmalar arasında sakin bir köşeye çekilerek tek başına çayı demleyip içmek, insanın yorgunluğunu atmasına ve ruhunu dinlendirmesine son derece yararlıdır.
Çay içerken çevremizdeki binalar, bahçeler, süs eşyaları ve çay takımları da çok önemlidir. Çünkü çay sakin, temiz, rahat ve havası taze bir ortamda içilir. Dünyada büyük ün salan geleneksel bir Çin bahçesinde dağlar ve sulardan oluşan güzel bir doğa ortamında çay içmek, insana anlatılmaz bir zevk verir.
Eski uygarlığa sahip olan Çin’de misafirlere çay ikram edilmesi, Çin kültürünün vazgeçilmez bir parçasıdır. Hangi eve girerseniz girin, ev sahibinin, evdeki en iyi çay çeşidi ve çay takımıyla ikram ettiği çayla ağırlanırsınız. Tabii ki yanında şeker de eksik olmaz.
Japon Çay Seramonisi
Dünyada “çayın babası” olarak bilinen Dharma’dan yola çıkarak yüzyıllar içinde çeşitli evrimler geçirip günümüze kadar ulaşan çay geleneği, Japonya’da çay seramonisi adı altında işlenmeyi sürdürüyor. Günlük çay ritüellerini felsefeleriyle harmanlayarak kültürlerine yansıtan Japonlar, çay içme ve ikram etme eylemine, kattıkları estetikle başlı başına bir sanat, düşünsel zenginlikle başlı başına bir ayin boyutu kazandırmışlar.
Tipik bir Japon evinin özel dizaynlı bahçesinin en sade bölümünde sadece çay törenlerinde kullanılmak üzere özel tasarlanmış Hoshoan adı verilen küçük bir ev bulunur. Alçakgönüllü olma esasını hatırlatmak amacıyla ancak eğilerek girilebilecek kadar küçük tutulmuş kapısından bu eve girerken erkeklerin silah, bayanların da zinet eşyaları ile girmeleri yasaklanmıştır. Bu yasak, dünya zenginliği ve gücünden arınarak tevazuya bürünmeyi simgelerken, eşya ve detaya boğulmadan döşenmiş ev de bunu destekler nitelikte son derece sade çizgilere sahiptir.
Japon çay seramonilerinde her mevsim için farklı kaseler ve araçlar kullanılmaktadır. Törenlerde kama (çaydanlık), chasen (çayı karıştırmak için kullanılan bambu fırça), chawan (çayın sunulduğu kase), chakin (peçete) gibi araçlar kullanılırken sunulan çay en taze çay yapraklarının öğütülmesiyle elde edilen meşhur yeşil çaydır.
Ev sahibi ile misafir arasındaki ilişkinin, birbirlerini son görüşleri, birbirlerine son hizmetleriymişçesine özen ve hürmete dayandırıldığı Japon çay seramonisi, Japon inceliğinin hayata gelmiş en güzel örneklerinden biridir.
Kaseyi tutuştan çayı karıştırmaya, çay koymadan peçetenin kullanımına kadar her hareketin belli adap ve zerafet kuralları dahilinde vücuda geldiği ve derin bir felsefenin yansıması olan bu seramonileri tekdüzelikten çıkaran en önemli unsur ruhtur. Japon inanışına göre töreni yapacak kişinin tören öncesi ruhen arınması ve konsantre olması gerekmektedir. Törene katılan diğer kişilerin de minimalize edilmiş bir dansta bile olduğu gibi bütün varlıklarını katmaları, birlikte törene katıldıkları insanlarla temas kurabilmeleri beklenmektedir. Kollektivist yaşam anlayışını benimsemiş bir toplum olan Japonlar, bu uygulamalarla simgesel olarak toplumsal uyumu kutsarken, çayı uygunluğun sanatı olarak yorumlamışlardır.
İngiliz Beş Çayı
Fransa ve Hollanda’dan sonra İngiltere’ye sıçrayan çay çılgınlığı, 16. yüzyıldan 17. yüzyıla geçiş süreci içinde 10 yıl gibi kısa bir dönemde 6′ya katlayan ithalatı ve tüketimiyle İngiliz toplumumun her seviyesinden insan tarafından rağbet gördüğünü gözler önüne sermektedir.
İngiltere henüz çay ile tanışmadan önce, İngilizler sabah kahvaltısı ve uzun süren, ağır akşam yemeği olmak üzere günde iki öğün yemekteydiler. Ancak Bedford Düşesi Anna’nın Akşamüstleri bitkin düşmesi ile ortaya çıkan, sonraları Kral Edward’ın sohbet ortamı için hoş bir ortam yaratma amacıyla küçük çay ziyafetleri düzenlemesi sonucu gelenek haline gelen Beş Çayı, İngiltere’den tüm dünyaya yayılmıştır.
Bir İngiliz çay davetinde, sohbetin akışının yiyecek ve içeceklerle kesilmesi hoş karşılanmazken bu durum her ne kadar çayın sohbet için bir bahane teşkil ettiğini düşündürse de İnglizlerin çaya yaklaşımı, çayı keyif kültürlerinin temel parçalarından biri olarak gördüklerini kanıtlar niteliktedir. Davetlerde Çin çayı Hint çayına tercih edilirken, limonlu, sütlü ya da kremalı sunulur. Çayın yanında ise küçük sandviçler ve el yapımı çay pastaları tercih edilir.
İngiliz evlerinde çay içmek için ideal iki mekan vardır: Hemen her evde bulunan şöminenin önü veya pencere cumbası. Evin hizmetçisi yoksa, evin sahibesi misafirlerini selamlayıp çay servisi için mutfağa gider. Çay saati için iki ayrı masa hazırlanır. Biri çay gereçleri ve fincanlarından, diğeri ise tabaklar ve leziz ikramlardan oluşan masalarda çay makinesi ya da en basitinden çayın sürekli sıcak kalmasını sağlayacak semaver de bulunur. Sunuma öncelikle çay servisiyle başlanırken, çay ziyaretleri ortalama bir saat kadar sürer. Günümüzde İngilizlerin çoğunun gündüz saatlerinde çalışıyor olması bu geleneğin ölmeye yüz tutması tehlikesini beraberinde getirse de çoğu İngiliz ailesi açısından en azından ailenin bir araya gelmesi için günün tek fırsatı olan Beş Çayı alışkanlığını sürdürmeye gayret ettiği bilinmektedir.
Hollanda’da yaygın olan bahçede çay keyfinden esinlenerek Çay Bahçeleri fikrini İngilizler geliştirmişlerdir. Öncelikle sadece asillerin buluştukları ve orkestra, konserler, tiyatro oyunları, bahçe yürüyüşleri gibi aktivitelerle renklendirilen çay bahçeleri, giriş serbest hale geldiğinde İngiliz toplumunun sınıf farklarını yıkarak kaynaşmasında çok önemli bir misyon üstlenmiştir. Bahşiş de İngiliz çay bahçelerinde güzel servisi takdir etme amaçlı ortaya çıkmış bir uygulama olup, zamanla dünya literatüründeki yerini almıştır.
Rus Çay Geleneği
1618′de Çin büyükelçiliğinde Çar Alexis’e çeşitli şekillerde sunumuyla başlayan Rusya’da çay geleneğinin gelişimi, Çin ve Rusya arasında imzalanarak ticaret serbestisi getiren anlaşmayla hız kazanmıştır. 1600lü yıllarda 11.000 mil uzunluğundaki 16 ay süren yolculuk sonunda Rusya’ya ulaşan ancak yüksek maliyeti nedeniyle sadece zenginlere hitap eden çay, 1796′da Çariçe Catherine’in ölümünden sonra hızla düşen fiyatıyla Rus toplumunda hızla kabul görmüştür. Sıcaklığı ve dinç tutma özelliğine sahip uyarıcılığı sayesinde çay, Rus yaşam stili için ideal bir içecek olmayı başarmıştır.
Ruslar Tibet usulü demlikten esinlenerek sıcak su ve demlenecek çay için ayrı ayrı iki parçadan oluşan semaveri benimsemişlerdir. Semaverler, klasik bir Rus evinin genellikle ortasında durup gün boyu kaynayan ve bir seferde 40 fincan kadar çay servis edebilen niteliktedir. Semaver geleneğinin yanısıra Türk kahvesi kültürüne benzerliğiyle dikkat çeken gümüş tutacaklı cam bardaklarla çay servisi alışkanlığı da Rusya ile Asya arasındaki kültür etkileşimini gözler önüne seren diğer bir ayrıntı özelliği taşımaktadır.
Rus çay geleneği dahilinde şeker, bal ya da reçelle tatlandırılmış, şerbeti bol ve çok demli çay tercih edilirken, Rusya’daki göreceli kısa tarihine rağmen, kültür içinde hızla özümsenerek Rusların dünyaca ünlü votkası ile birlikte ulusal içeceği olarak anılmayı başarmıştır.
Türkiye’de Çay
Diğer medeniyetlerden ülkemize gelinceye kadar edindiği birikimin ışığında, kültürümüzle yeniden yoğurduğumuz çay, öncelikle sabah kahvaltısı soframızın, sonrasında da ikindi ve akşam sohbetlerimizin müdavimlerinden olmuş çıkmış. Genellikle ince belli cam bardakta sunulan çayın tavşan kanı adı verilen dem ölçüsü esastır. Hala yöreden yöreye yaygın bir şekilde kullanımını sürdüren semaverler ise otantik çay bahçelerinde meraklılarıyla buluşmayı sürdürmektedir.Çaydan bu kadar bahsettik şimdi şöyle güzel demlenen bir çayın yanına güzel kolay çabuk olan bir börek tarifim var.
MALZEMELER
-Hazır milföy 1 paket
-Yeteri kadar sucuk
-1 Yumurta sarısı
YAPILIŞI
Milföyleri oda ısısına gelene kadar bekleyelim. Şekilde görüldüğü gibi keselim ortasına
sucukları koyup şekilli kapatalım.Üzerine yumurta sarısı sürüp 180 derecedeki önceden ısıtılmış fırında pişirelim.Tabiki sıcak sıcak servis yapalım.AFİYET OLSUN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder